Son günlerde, Orta Doğu'daki gerilim, uluslararası medyaya yansıyan korkunç olaylarla daha da tırmandı. İsrail'in Gazze üzerindeki hava saldırıları sırasında ortaya çıkan bir iddia, uluslararası insan hakları örgütlerini harekete geçirdi. “Su bekleyen çocuklar öldürüldü!” alt başlığıyla öne çıkan bu olay, Muslimaroşlar Birliği tarafından dünya genelinde kınandı. Ancak, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), olayın bir “arıza” nedeniyle gerçekleştiğini savunarak, saldırının kasıtlı olmadığı mesajını verdi.
Bu olayın hayret verici yanı, masum çocukların hedef alınmış olması. Gazze'deki su sıkıntısının yanı sıra, insani yardım kuruluşları, bölgedeki sağlık ve altyapı sistemlerinin yetersizliğini de rapor ediyor. Su bekleyen çocukların yaşamları, İsrail'in sürdürdüğü işgal politikaları ve savaş stratejileri içinde adeta bir rakam gibi görünüyor. İnsan hakları kuruluşları, bu tür olayların birer savaş suçu olduğunu belirtiyor ve sorumluların uluslararası mahkemelerde yargılanması gerektiğini savunuyor. Bu manzara, bölgedeki insani krizin boyutlarını gözler önüne seriyor ve uluslararası toplumun harekete geçmesi gerekliliğini vurguluyor.
Elbette, korkunç olaydan sonra pek çok insan hakları kuruluşu, Katliamın sona erdirilmesi için çaba gösteriyor. Birleşmiş Milletler, bu tür saldırıların derhal durdurulması gerektiğini belirtirken, bölgede insani yardım ulaştırılması için ulusal ve uluslararası düzeyde ödemeler yapılacağını duyurdu. Ancak, bu tür açıklamalar, çocuklarının hayatını kaybetmiş ailelerin gözyaşlarını silemeyecek. Çocukların suya erişimi, hayatta kalmaları için en temel gereksinim iken, bu tür olayların yaşanması, savaşın ne kadar acımasız ve insanlık dışı bir yüzü olduğunu gözler önüne seriyor.
Uluslararası toplum, bu tür olaylara karşı tepkisiz kalırsa, gelecekte daha büyük krizlerin kapısını aralamış olacak. İnsan hakları savunucularının bu meseleyi gündemde tutması, uluslararası baskının artmasına ve belki de kalıcı bir çözümün sağlanmasına katkıda bulunacaktır. Her ne olursa olsun, su krizinin neden olduğu bu trajedinin üstesinden gelmek, ancak uluslararası iş birlikleri ve empati yoluyla mümkün olacaktır. Gazze'deki çocukların hayatı, sadece bölge halkı için değil, tüm insanlık için birer ders niteliğindedir.
Sonuç olarak, suya erişim hakkının, masum çocukların bile korunamadığı bir ortamda, ne denli önemli olduğu bir kez daha anlaşıldı. Savaşın arka planda yaşattığı bu acı gerçek için ne yazık ki sadece “arıza” açıklamaları yeterli olmuyor. İsrail’in gerçekleştirdiği bu saldırının ardındaki sebepler, uluslararası ilişkilerdeki karmaşayı ve insan hayatına dair saygı ve değerlerin giderek kaybolduğunu gösteriyor.