Son yıllarda dijital dünyanın gelişimi ile birlikte birçok devlet, sosyal medya ve internet platformları üzerindeki kontrolünü artırmayı hedefliyor. Bu kapsamda, Çin hükümetinin yapay zeka (AI) destekli bir sansür sistemi kullanarak ifade özgürlüğünü sınırladığı ortaya çıktı. Bu durum, hem uluslararası toplumda hem de insan hakları savunucuları arasında ciddi tartışmalara yol açtı. Çin, 2010'dan bu yana internet üzerindeki sansürü artırarak, birçok platformda özgür iletişimi engelleyen yasaklarla karşımıza çıkıyor. Ancak bu yeni AI uygulaması, sansür faaliyetlerini daha da etkili hale getiriyor.
Çin'in AI tabanlı sansür sistemi, içerik analizi, dil işleme ve makine öğrenimi teknikleri kullanarak, internet üzerindeki paylaşımları anlık olarak izliyor. Bu teknolojilerin uygulanması, hükümetin belirlediği yasaklı kelimeleri veya temaları hızlı bir şekilde tespit etmesine olanak tanıyor. Örneğin, "özgürlük", "demokrasi" veya "protesto" gibi ifadeler, sistem tarafından otomatik olarak algılanıyor ve bu tür içeriklerin yayılmasını engellemek için çeşitli önlemler alınıyor.
Bu süreçte, kullanıcıların paylaşımlarını otomatik olarak gözlemleyen algoritmalar, sosyal medya içeriklerini denetleme işlevi görüyor. Yapay zeka, toplumsal olaylar ile ilgili haber ve yorumların yayılmasını engelleyerek halkın bilgilendirilmesini kısıtlıyor. Böylece, halkın devlet politikası hakkında bilgi edinmesinin önüne geçiliyor. Diğer yandan, Çin'de bu AI sistemini kullanan birçok özel şirketin de çalışmalara dahil olduğu belirtiliyor. Bu şirketler, hükümete ait veri havuzlarına ve yasaklı içerik listelerine erişerek, uygulamalarını sürekli güncel tutuyorlar.
Bu tür bir sansür uygulaması, uluslararası insan hakları kuruluşlarının dikkatini çekti ve eleştirilerin odağı haline geldi. Birçok uzman ve aktivist, bu durumun dijital demokrasiye ve ifade özgürlüğüne ciddi tehditler oluşturduğunu savunuyor. Çin'in internet üzerindeki baskıcı politikaları, özellikle genç nesil arasında yurt dışı ile bağlantıyı koparma riski taşıyor. Gençlerin, dünya genelindeki sanatsal ve politik gelişmelerden habersiz kalması, ülkelerin dijital politikalarının birer zindanı haline gelmesine yol açabilir.
Uluslararası kuruluşlar, AI tabanlı sansür sistemini eleştirerek, bu tür uygulamaların demokratik değerlerle bağdaşmadığını ve insan hakları ihlali anlamına geldiğini vurguluyor. Özellikle, bu durumun devam etmesi halinde, diğer ülkelerin de benzer sistemler geliştirme riski ile karşı karşıya kalabileceği konusunda uyarılarda bulunuyorlar. Dolayısıyla, bu tür sistemlerin gelişimi ve yaygınlaşmasının engellenmesi için dünya genelinde yapılan çağrılar artıyor.
Sonuç olarak, Çin hükümetinin AI tabanlı sansür sistemi, yalnızca bu ülkeyi değil, küresel düzeyde dijital alanlardaki ifade özgürlüğünü tehdit eden bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Gelecek yıllarda bu sistemlerin nasıl evrileceği ve diğer ülkeler üzerindeki olası etkileri, dijital dünyayı şekillendiren önemli faktörlerden biri olmayı sürdürecek gibi görünüyor. Özgürlük ve demokratik değerler açısından bu durum, hem içerde hem de uluslararası alanda bir mücadele haline dönüşecek. Çin ile ilgili bu gelişmeler, sadece nefes alan bir cennet isteyen bireyler için değil, aynı zamanda dünya genelinde aydınlık bir geleceği hedefleyen herkes için dikkate alınması gereken bir konudur.